İnsanlığın Vicdanı Filistin’de Can Çekişiyor
Gözlerimizi kapatsak da kulaklarımızı tıkasak da bir hakikat var: Filistin yanıyor.
Toprak, kanla sulanıyor; gökyüzü, masumların çığlıklarıyla yankılanıyor. Çocukların minik elleri enkazların altında sessizleşiyor, annelerin feryatları taş duvarları bile titretiyor. Ve dünya, bütün bu kıyıma sadece seyirci kalıyor.
İsrail, yıllardır işlediği zulmü artık utanmazca sergiliyor. Evleri yıkıyor, hastaneleri hedef alıyor, çocukları açlığa ve susuzluğa mahkûm ediyor. İnsanlığın en masum yüzleri olan bebekler bile güvenli değil. Bu nasıl bir vicdansızlıktır ki, bir halkın nefesi dahi boğazında kesiliyor?
Bugün hayvanların dahi haklarından söz eden bir çağda yaşıyoruz. Ama Filistin’de insanın, insan kalabilme hakkı bile ellerinden alınıyor. Bu nasıl bir çelişkidir ki, merhamet kavramı kuşlara, balıklara, ormanlara gösterilirken; bir milletin çocuklarına gösterilmiyor?
“İsrail’in güvenliği” diye süslenen bu barbarlık, aslında bir halkı yeryüzünden silme çabasıdır. Ne yazık ki, Batı’nın kör desteği, bu zulmü büyütüyor. İnsan hakları diye dillere pelesenk edilen kavramlar, iş Filistin’e gelince koca bir yalandan ibaret kalıyor.
Ve biz biliyoruz: Sessizlik de suçtur. Bu vahşeti izleyen her suskun göz, o yıkılmış evlerin enkazına bir taş daha koymaktadır. Tarih, zulmü işleyenleri yazdığı gibi, zulme sessiz kalanları da yazacaktır.
Ama unutmayın: Zulüm baki kalmaz. Zulmedenler bir gün adaletin huzuruna çıkacak; o gün mazlumların gözyaşları, zalimin boynuna dolanacaktır. Filistin’in toprağından yükselen her feryat, insanlığın utanç hanesine yazılmaktadır.
Şimdi soruyorum:
Vicdanımızı daha ne kadar susturabiliriz?
Masumların kanı daha ne kadar akıtılacak?
Ve insanlık, kendi evlatlarına ne zaman sahip çıkacak?
Bugün Filistin’de sadece bir halk ölmedi; insanlığın vicdanı da can çekişiyor.